3 Eylül 2009 Perşembe

ERENLERDEN NUTUKLAR


www.alevicanlar.net



PİR SULTAN ABDAL'DAN NUTUKLAR


Bu dünyanın evvelini sorarsan
Allah bir Muhammed Ali?dir Ali
Sen bu yolun sahibini ararsan
Allah bir Muhammed Ali?dir Ali

Tahtını terk etti İbrahim Ethem
Süleyman Nebi?ye verildi hatem
Her kulun alnına yazıldı sitem
Kişinin çektiği yoludur yolu

Erenler şaşırtır yoldan çıkanı
İhlas ile kaldırırlar düşeni
Tarikatta her kişinin nişânı
Erenler katında bellidir belli

Erenler elinden dolu içildi
Ol saatte kıyl-ü kâlden geçildi
Firdevs-i âlâda güller açıldı
Cennet-i âlânın gülüdür gülü

PİR SULTAN ABDAL?ım ummana daldı
Yenemedi kendin engine saldı
Hâki pâyinize yüz süre geldi
Erenlerin kemter kuludur kulu

*******

Gel benim derdime bir derman eyle
Kamu dertlilere dermân olan Şah
Yüz sürem kapına bir fermân eyle
Gönül yarasına lokmân olan Şah

Musa âsâsını ejderha kılan
Yezid leşkerine korkular salan
Muhammed aşkına Zülfikâr çalan
Kamu mü?minlere imam olan Şah

Bir ismin Haydar?dır ol ismin Ali
Hak Mürteza dedi sana yâ Veli
Cihanın âhiri hem de evveli
Velâyet mülküne Sultan olan Şah

Seyrangâhın olmuş arşın yücesi
Düldül ıssı Kanber?inin hocası
Server Muhammed?in mir?aç gecesi
Dördüncü felekte arslan olan Şah

PİR SULTAN ABDAL?ım meydanda merdim
Her kande baktımsa Ali?yi gördüm
Seherde tesbihim evrâd-ı virdim
Garip gönüllere mihman olan Şah

*******

Sensin bizim zâhir bâtın ulumuz
Aman medet mürvet Pir Hacı Bektaş
Her taraftan sana çıkar yolumuz
Ali?sin bir adın var Hacı Bektaş

Seni sevdik senden yana yıkıldık
Münkirlerin kesretinden sıkıldık
Her birimiz küncü gamda tıkıldık
Yetiş bu imdada er Hacı Bektaş

Pir?lerin Pir?isin yok sana teki
Mü?minin canısın münkirin şeki
Zâhirde bâtında değilsin iki
Yetmişüç milletsin bir Hacı Bektaş

Şah?ların Şah?ısın zâtı Ali?sin
Her ilmin kânısın Şah?ı Veli?sin
Abdal Musa kendin Kızıl Deli?sin
Abdalların başısın Hacı Bektaş

PİR SULTAN ABDAL'ım sana dayandım
Uyur idim himmetinle uyandım
Hep isteyenlere verdin inandım




KAYGUSUZ ABDAL'DAN NUTUKLAR

Evliyâdan gelen kelam
Okunan Kur?an değil mi
Gerçek Veli?nin sözleri
Sûre-i Rahman değil mi

Çün seni Hak yarattığı
Kendine mir?at ettiği
Tecelli-i zât ettiği
Sûret-i insan değil mi

Hak haberin dinleyene
Candan kabul eyleyene
Hak?kı bilip anlayana
Sözümüz bürhan değil mi

Gerçek elini tutmayan
Gönlün ana berk etmeyen
Hak?kı bâtılı seçmeyen
Câhil-ü nâdan değil mi

Ey KAYGUSUZ hâlin n?ola
Gitmez isen doğru yola
Hak kerem etse bir kula
Hakikat âyan değil mi

*******

Maksut cihâna gelmekten
Kişi Rab?bin bilmek imiş
Rab?bini bilmekten murat
Evliyâsın bulmak imiş

Anın ile olur devlet
Anı beyan kılar âyet
Hak?ka yalvarmaktan murat
Gerçeğe yol varmak imiş

Bulmak değil imiş bilmek
Bilmek değil imiş bulmak
Evliyâya gönül vermek
Rengine boyanmak imiş

Onlar durur Hak?kı bilen
Gayrısı yalandır yalan
Dervişlikte murat olan
Külliyen yok olmak imiş

KAYGUSUZ aşk pervânesi
Oldu Hak?kın divânesi
Ehli aşkın sermâyesi




YUNUS EMRE'DEN NUTUKLAR

Ben bu yolu bilmez idim
Aşk gönlüme düştü gider
Aşk elinden dertli yürek
Kaynayuben taştı gider

Hani bizden öğüt alan
Kalmadı dünyaya gelen
Gece gündüz tâat kılan
Ol Sırat?ı geçti gider

Hep onlar Sırat?ı geçti
Varıp dost iline düştü
Gönül maksûda erişti
Hazrete ulaştı gider

Nefsi doyunca yiyenler
Kana kana uyuyanlar
Dili gıybet söyleyenler
Cehennem?e düştü gider

Cehennem?e düşen kişi
Zârılıktır anın işi
Onulmaz bağrının başı
Büryân olup pişti gider

Aşk od?una yanmayanlar
Öleceğin sanmayanlar
Göz açıp uyanmayanlar
Şöyle gaflet bastı gider

Bu aşk bana bir düş idi
Hak müesser kılmış idi
Derviş YUNUS bir kuş idi
Halk içinden uçtu gider

*******

Bu dervişlik yoluna
Aşk ile gelen gelsin
Ya dervişlik neydiğin
Bir zerre bilen gelsin

Hele biz iş bu yola
Gelmedik riyâ ile
Bu melâmetlik donun
Bizimle giyen gelsin

Gözü ile gördüğün
Örte eteği ile
Bu yol ince bir yoldur
Yüreği duyan gelsin

Ulu kişi Erenler
Cümle bizi sevenler
Kaçmasınlar geriye
Ol Şah?a gelen gelsin

Her kim sever Allah?ı
Rahmet kılar vallahi
Dil sevgisiyle olmaz
Aşk ile yanan gelsin

İş bu sözü edenden
Bize nişan gerektir
Muhtasarı söz budur
Canına kıyan gelsin

YUNUS söz ile kimse
Bu yolu hoş geçmedi
Her kim vücudun canın
Ortaya koyan gelsin

*******

Murâdıma maksûduma ermezsem
Hayıf bana yazık bana vah bana
Kâdir Mevlâm cemâlini görmezsem
Hayıf bana yazık bana vah bana

Dâima isyandır hep benim işim
Nic?olur kabirde ol garip başım
Dûadan unutman eşim kardaşım
Hayıf bana yazık bana vah bana

Âsi kulum defterine bak derse
Yüzün karaları gör ne çok derse
Yerin göğün arasından çık derse
Hayıf bana yazık bana vah bana

Okumayıp defterimi şaşırsam
Mahşer yerlerinde derde düşersem
Mü?min kullarından ayrı düşersem
Hayıf bana yazık bana vah bana

Derviş YUNUS Arasat?a varırsam
Yüzüm karaları anda görürsem
Defterimi sol elime alırsam
Hayıf bana yazık bana vah bana

*******

Ömür bahçesinin gülü solmadan
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Ecel bir gün bize gelip çatmadan
Uyan ey gözlerim gafletten uyan

Nice gaflet ile mağrur olursun
Kervan geçer gider yolda kalırsın
Billahi sonra çok pişman olursun
Uyan ey gözlerim gafletten uyan

Kaba döşekte yatma döne döne
Mağrur olup uyuma kana kana
İletirler seni karanlık Şar?a
Uyan ey gözlerim gafletten uyan

Derviş YUNUS söyler sözün tutulmaz
Senin kumaşın şol yerde satılmaz
Böyle yatmak ile Hak?ka varılmaz



GENÇ ABDAL'DAN NUTUKLAR

Dergâhına geldim niyaz eyledim
Medet Allah yâ Muhammed yâ Ali
Aşkın kitabından ağaz eyledim
Medet Allah yâ Muhammed yâ Ali

Nideyim sefayı zevki dünyada
Budur muradımız indi Hüda?da
Yarın mahşer günü koyma cezada
Medet Allah yâ Muhammed yâ Ali

Mürüvvet kânısın şefaât eyle
Dünya âhirette selâmet eyle
Kesme himmetini inâyet eyle
Medet Allah yâ Muhammed yâ Ali

Niyâzım var üstadıma Pir?ime
Selâvat eylerim destegirime
Katarından didârından ayırma
Medet Allah yâ Muhammed yâ Ali

GENC ABDAL?ım özüm Hak?ka bağlarım
Coşkun sular gibi akar çağlarım
Eşiğine yüzüm sürer ağlarım
Medet Allah yâ Muhammed yâ Ali

*******

Evliyâlar Pir?i Hünkârı sensin
Tanrının Arslanı Ali?m gel yetiş
Dört kitabın sırrı esrârı sensin
Tanrının Arslanı Ali?m gel yetiş

Sensin cümle gâibleri bilici
Sensin mü?minlere yardım edici
Kâmu düşmüşleri elin alıcı
Tanrının Arslanı Ali?m gel yetiş

Hem Ali?sin hem Veli?sin Hızır?sın
Hak emriyle âlemlere nâzırsın
İsmin okunduğu yerde hazırsın
Tanrının Arslanı Ali?m gel yetiş

Bakma isyânıma çoktur günahım
Erişti göklere feryâdı âhım
Ey benim devletlim mürvetli Şah?ım
Tanrının Arslanı Ali?m gel yetiş

GENCİ ABDAL okur ilm-i hikmetten
Aşkın cuş eyledi bahr-i kudretten
Tut elimden kurtar beni zulmetten
Tanrının Arslanı Ali?m gel yetiş

*******

Fırsat elde iken bir âmel kazan
Gül cemâlin bir gün solsa gerektir
Zevkine aldanma tapma dünyaya
Dünya malı burda kalsa gerektir.

Câhil bildiğinden hiç geri kalmaz
Bin nasihat etsen bir pula almaz
Kişinin ettiği yanına kalmaz
Herkes ettiğini bulsa gerektir

Yarın Hak?kın divânına varılır
Rûz-u mahşer günü sual sorulur
Günahın tartarlar mizan kurulur
Orda haklı hakkın alsa gerektir

Bana böyle geldi Mevlâ?dan hitap
Dil tutulur ol dem verilmez cevap
Kimine lûtf olur kimine azap
Cennet tâmu Hak?tır dolsa gerektir

GENC ABDAL?ım Hak?ka yakın olana
İtikâdı bütün sâdık olana
Hakikatta Hak?ka âşık olana
Divanda şefâat olsa gerektir



KARACAOĞLAN'DAN NUTUKLAR

Dinle sana bir nasihât edeyim
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir iş gelince
Anı yad ellere açıcı olma

Mecliste ârif ol kelâmı dinle
El iki söylerse sen birin söyle
Elinden geldikçe sen iyilik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma

Dokunur hatıra kendisin bilmez
Asılzâdelerden hiç kemlik gelmez
Sen iyilik et de o zâyi olmaz
Darılıpta başa kakıcı olma

El âriftir yoklar senin bendini
Dağıtırlar tuzağını fendini
Alçaklarda otur gözet kendini
Kâtî yükseklerden uçucu olma

Muradım nasihat bunda söylemek
Size lâyık olan onu dinlemek
Sev seni seveni zây etme emek
Sevenin sözünden geçici olma

KARAC?OĞLAN söyler sözün başarır
Aşkın deryasını boydan aşırır
Seni bir mecliste hâcil düşürür
Kötülerle konup göçücü olma



SEYYİD NİZAMOĞLU'NDAN NUTUKLAR

Geldi geçti ömrüm benim
Ömrüm kadrini bilmedim
Bir kuş gibi uçtu gitti
Ömrüm kadrini bilmedim

Satılmaz ki alam seni
Bulunmaz ki bulam seni
Eyvah beni eyvah beni
Ömrüm kadrini bilmedim

Uydum nefsimin mekrine
Gâfil oldum Hak zikrine
Aldandım dünya fikrine
Ömrüm kadrini bilmedim

Hoş yâr idin ömrüm bana
Nidem hasret kaldım sana
Eyvah bana eyvah bana
Ömrüm kadrini bilmedim

SEYYİD NİZAMOĞLU ağlar
Hasretin ciğerin dağlar
Ele geçmez geçen çağlar
Ömrüm kadrini bilmedim



SIDKİ BABA'DAN NUTUKLAR

Aşk atına süvar olan âşıklar
Ölünceye kadar yorulmaz imiş
Hakkı can gözüyle gören sâdıklar
Bu fâni dünyaya sarılmaz imiş

Arifler mâlikin etmez teftişi
Cümlenin muradın veren ol kişi
Bir gerçeğe taktıranlar kirişi
Değme tokmak ile kırılmaz imiş

Kirâman kâtibi cümleyi yazan
Berhûdar olur mu doğrudan azan
Fırsat elde iken bir âmel kazan
Eli boş divâna varılmaz imiş

Bahçesini ser çeşmeden sulayan
Muhabbet meyvesi biter firavan
Ehl-i Beyt?ten çerağını uyaran
Kıyamete kadar kararmaz imiş

SIDKİ der yâr olma kavli yalana
Sakın emeğini verme talana
Ali evladına muhib olana
O divânda suâl sorulmaz imiş

*******

İçtim aşk meyini oldum divâne
Kınamayın dostlar yâr delisiyim
Yandı gönlüm yandı bir nevcivâne
Sönmez yüreğimde nâr delisiyim

Düştüm sahrâlara ağlamak kârım
Mecnun gibi ben Leyla?mı ararım
Kalmadı tahammül yoktur kararım
Başladım efgâna zâr delisiyim

Derdi olmayana derdim açmazam
Câhil meydanında gevher saçmazam
Öldürseler bir telinden geçmezem
Nâmus ile gâyet âr delisiyim

Düştüm bir goncanın intizârına
Bülbül gibi arzum dost gülzârına
Hak?tan destur aldım aşk pazarına
Üstaz meydânında kâr delisiyim

SIDKİ der eyledim bu yolda ikrâr
Her can nedir bilmez bendeki esrâr
Gönül vazmı geçer etseler berdâr
Şimdi Mansur gibi dâr delisiyim



MISRİ'DEN NUTUKLAR

Derdi Hak?ka tâlip ol
Dermâna erem dersen
Mihnetlere râgıp ol
Âsana erem dersen

Aşk yolu belâlıdır
Her kârı cefâlıdır
Canından ümidin kes
Cânâna erem dersen

Od yak sineni çâk et
Su gibi özün pâk et
Yüzün yere sür hâk et
Ummana erem dersen

Bu yolu bil andan gel
Deryâyı bul andan gel
Kârına erip el sal
Dergâha erem dersen

Pir?inle olan ahd-ı güt
Nen var ise ko git
Bildiklerini terk et
İrfâna erem dersen

Sabretmede Eyyüb ol
Gam çekmede Yakup ol
Yusuf gibi mahbub ol
Kenan?a erem dersen

Terket kuru dâvâyı
Hem ucb ile riyâyı
MISRİ ko o sevdayı
Süphân?a erem dersen

*******

Bulan özünü gören yüzünü
Bir yüzü dahi görmek dilemez

Vuslatta olan hayrette kalan
Aklın diremez kendin bulamaz

Her şâm-u seher od?lara yanar
Hem benzi solar ağlar gülemez

Âşık olagör sâdık olagör
Cehd eylemeyen menzil alamaz

Meftûn olalı mecnun olalı
Bu MISRİ dahi akla gelemez



VEYSEL'DEN NUTUKLAR

Ben giderim adım kalır
Dostlar beni hatırlasın
Düğün olur bayram gelir
Dostlar beni hatırlasın

Can kafeste durmaz uçar
Dünya bir han konan göçer
Ay dolanır yıllar geçer
Dostlar beni hatırlasın

Can bedenden ayrılacak
Tütmez baca yanmaz ocak
Selam olsun kucak kucak
Dostlar beni hatırlasın

Ne gelsemdi ne giderdim
Günden güne arttı derdim
Garip kalır yerim yurdum
Dostlar beni hatırlasın

Açar solar türlü çiçek
Kimler gülmüş kim gülecek
Murat yalan ölüm gerçek
Dostlar beni hatırlasın

Gün ikindi akşam olur
Gör ki başa neler gelir
VEYSEL gider adı kalır
Dostlar beni hatırlasın

*******

Medet mürvet deyip kapına geldim
İsteğim dileğim ver Hacı Bektaş
İndim eşiğine yüzümü sürdüm
Kusurum günahım var Hacı Bektaş

Kul olanın elbet olur kusuru
Nesl-i Peygamber?sin cihânın nuru
Ali?sin Veli?sin Pir?lerin Pir?i
Kalma kusuruma Pir Hacı Bektaş

Horasan?dan ayak bastın Urum?a
Mucizeler şahit oldu Pir?ime
Bak şu vaziyete bak şu duruma
Eşin yok cihanda bir Hacı Bektaş

Geçmem dedin duvarımda sinekten
Yalan sâdır olmaz ervâhi pâkten
Sana inanmışım candan yürekten
Kör sana inanmayan Hacı Bektaş

Sana yalvarıyor VEYSEL biçâre
Yine senden olur her derde çâre
Bir arzuhâl sundum gâni Hünkâra
Keremin ihsânın bol Hacı Bektaş



FEYZULLAH'TAN NUTUKLAR

Gecelerde kalkıp ağlayan derviş
Âşıklar ağlarken gülmez mi dersin
Çalış maksûd ile eriş murada
Gaflet pürsâd ile geçmez mi dersin

Seherlerde kalkıp çekerler zahmet
Ol vakit edilir Mevlâ?dan rahmet
Âşıka seherde verilir kısmet
Dostun hediyesi olmaz mı dersin

Ol dostun elinden bir dolu içen
Gâmdan âzad olur dünyadan geçen
Hakikât bahrının kilidin açan
Hakikât bahrına dalmaz mı dersin

Kendi meyyitine kendi su koyan
Yokluk suyu ile meyyitin yuyan
Rızâ bıçağıyla nefsini kıyan
Ölmezden evveli ölmez mi dersin

Ledünlü ilmini Hak?tan okuyan
Enel Hak sırrını canında duyan
Kendisin kaybetmiş Enel Hak diyen
FEYZULLAH bu sırrı duymaz mı dersin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder